X
TR EN
Osman Karakebeli

Osman Karakebeli

ANA SÜTUNLAR

Nahl Sûresi 90 Ayet: Şüphesiz ki Allah adâletli davranmayı, iyilik yapmayı ve akrabayı görüp gözetmeyi emreder. Her türlü hayâsızlığı, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar. Düşünüp ders almanız için size böyle öğüt verir.

Bu ayette insanlar için olması gereken bir durumdan bahsedilmiş. Neden olması gereken denildiğinde de birbirimize fayda sağlamak için diyebiliriz. Adalet, iyilik, yardım gibi kelimeler burada ön plana çıkıyor. Bir de kutsal kitabımızı anlayanların aklına iki temel konu gelebilir. Bu iki konu ise iyilik ve doğruluk. Ama bu iki konun bir bütün olduğunu düşünüp iyi olan doğrudur ve doğru olan iyidir sonucuna da varabiliriz. İyilik ve doğruluğun Ahlakı oluşturan etkenler olduğunu da düşünürsek birbirimize fayda sağlamak için bu durumların bir ihtiyaç olduğunu ve fayda sağladığını da düşünebiliriz. İyilik, doğruluk, adalet, fayda, denge ve düzenin insanlığı ayakta tutan ana sütunlar olduğunu da düşünebiliriz.

Sağlam bir binayı ayakta tutan sağlam ana sütunlar olduğu gibi bu sütunların yıkılması da binanın yıkılması anlamına gelmez mi? Bir ailenin, bir milletin ve insanlığın faydası ve varlığı için bu ana sütunların varlığınına inanabiliriz. Bir de hesap edelim insanların doğasında her türlü kötücül olguların var olmama ihtimalini. İnsanın her türlü iyilik ile var olduğunu düşündüğümüzde sanırım var oluş amacına ters bir durum da söz konusu olabilir.

Ama gerçeklik başka ve gerçeklik gerçekten zalim gelebilir birçoğumuza. Belki de kötülükle, iyiliğin kıymetini anlarız.
Varlığımız ve birçok varlık zaman içerisinde gelip geçici bir özellik taşırken belki de bize kâr kalanlar arasında iyilik, doğruluk, adalet ve fayda unsurları olabilir. Çok güzel bir mekâna giriş ücreti olduğuna da inanabiliriz. Bir düşünsenize herkesin birbirine iyilik yapıp faydalı olduğunu. Mutluluk, huzur, refah ve düzenin böyle var olduğuna inanırız sanırım.

Dünya da her türlü kötülüklerin, cinayetlerin, vahşetlerin, tecavüzlerin, aldatmaların, oyunların ve tuzakların yükselişe geçtiğini düşündüğümüzde artık bu olguların kıymetinin bilindiğini anlıyoruz sanırım. Bu olguların fark edilmesi bir sonuç. Fark edilmeyi sağlayan olguların da bir sebep olduğunu düşünebiliriz. Bu farkındalıkla olması gerekenin de bilinç, iç disiplin ve uygulama olduğunu söylemek isterim.

Hani bir de toplumda ve edebî sözlerde yaygın olan bir söylem vardı ya " Hak ve batıl mücadelesi" diye. Bu kelimelerin anlamı ve mantığını da bir düşünelim. İçini dolduralım hadi bu kavramların. Hak nedir, batıl nedir diye soralım kendimize. İnsan için iyi, doğru ve faydalı olan hak olup bu yol için hak yolu diyebilir miyiz? Bunun tam tersi için de batıl ve batıl yolu dememiz mümkün olur o zaman.
Bir de söylem olarak bunu sık kullanıp gerçekte de bu tatbikinin yapılmadığını düşünün. Burada " özü - sözü bir" olmama durumu söz konusu iken bir de " özde ve sözde" olmama durumu ortaya çıkıyor. Özde olan insanların ve özüne sahip çıkan insanların sayısının artması temennisi ile bir yazıma daha son veriyorum. İyilik, doğruluk, adalet ve fayda ile kalın.