Sıcak Savaş adlandırması insanlık tarihinin çok gerilerinden beri var olurken ikinci dünya savaşından sonra dünyadaki iki etkili gücün savaşı için de Soğuk Savaş adı verilir. Bir de ilk insandan günümüze kadar var olan ihtiyaç ve sorumlulukları gidermek ya da bir şekilde yaşama tutunabilmek için verilen savaş içinse yaşam savaşı adlandırılması uygun olabilir.
Soğuk ve sıcak savaşın arasında da olan bu savaş için ise aklımıza " Ilık Savaş" adlandırması da gelebilir. Bu savaş aynı zamanda bir onur savaşı, bir ayakta kalma savaşı ya da sorumluluk savaşı olarak da düşünebiliriz.
Geçmişten günümüze belirli etkenlere bağlı olarak yaşam şartlarında değişimlerde söz konusu. Siyasal, ekonomik, kültürel, coğrafi gibi birden fazla etken yaşam şartlarını etkileyen etkenler arasında. Geçmişten günümüze bakıyoruz ki birçok yönden güçlü yönetim topluma karşı sorumluluğunu yerine getirdiği dönemde toplumda refah seviyesi yüksek oluyor.
Bir yönetim içinde iç mücadeleler, topluma karşı sorumluluğunu yerine getirmeyen ya da eksiklik gösteren yöneticiler, şahsi çıkar ya da belirli bir grubun çıkarını gözetip milleti çok da düşünmeyip küçük gören yöneticiler, sistemsel eksiklikler, genel bir adaletsizlik, etik - ahlak ihlali, yozlaşma, bir aşırılık ile dengelerin aşılması gibi birden fazla sebeple yönetilen kesim içinde birçok insan mağdur oluyor.
Toplum içinde de birden fazla sebeple de yaşam savaşında yenik düşen insanların da varlığı söz konusu.
Toplum içinde de çıkar çatışması, statü ve mal varlığını koruma, kötümser duygu, düşünce ve karakter, ben merkezli düşünce yapısıyla birlikte daha fazla mal ve sermaye elde etme isteği, her türlü haksız kazancın meşruluğu, insanın başka insan için araç olarak kullanılması, bir kişinin kazancı için birçok insanı mağdur etmesi gibi birden fazla sebep de yaşamı bir savaş hâline getiriyor.
Bir de yaşam savaşının toplumsal etkenleri görülürken bir yönetim ise birçok konuda serbestliği de desteklerse bakın bu yaşam savaşının sonuçlarına. Yoksulluk, hırsızlık, her türlü suç olgusu, intiharlar, cinayetler gibi birçok sorun aceba bu dengeleri aşan serbestliğin sonuçları arasında gösterilebilinir mi? Birde bu serbestlikle beraber bir statü sahibi olma, hayat için bir düzen sağlama, bir kişinin yeteneği, kişilik yapısı, fiziksel ve ruhsal yönden artılarının değerlendirilmesi amacıyla çıkılan yolda birden fazla engel ve şartlarla karşılarına duvarlar konulması da çok olumlu bir durum değil sanırım. Bunun gibi birden fazla etkenle insanın bu savaştan kurtulmak istemesi de bir sonuç ve birçok insan için yaşamdan ve birçok insandan korkma sebebi.
Birlik, beraberlik, dayanışma, ahlak, empati, vicdan, iyilik ve doğruluk olgusunun birçok insana hikâye gibi geldiği bir zamanda yaşam bir savaş alanı haline geldiğinde birçok insan için bir kurtuluş savaşı söz konusu. Bir de insanlara gelecek korkusunun verilmesiyle ne kadar verim alınabilir.
Kesin ve keskin kurallar, yaptırım ve ciddi bir caydırıcılık etkisi toplum düzeni için önemli etkenler arasında.
Birçok konuda toplum içinde serbestlikle, adalet ile bağlantısı olan denge unsurunun aşılması ile dengelerin bozulduğunu anlıyoruz ve bu siyaset üstü sistemsel bir durum. Bu sistemin sonucunda haramzadeler, satılan ve satın alınan insanlar, piyasa çakalları, haksız kazanç piyasası, insan pazarları, maddi gelir elde etme amacıyla bebek katilleri ve çocuk hırsızları, hayat bulmak için çocuklardan beslenen katiller, tecavüzcüler gibi birçok insan üretiliyor. Bu sistem içinde onurlu, namuslu, dürüst, helal kazanç peşinde olan, iyilik ve doğruluk üzerine yaşayan insanların da gerçekten işi çok zor. En son verdiğim örnekteki kişileri tüketen bir sistem bu. Bir kurtuluş bekleniyorsa eğer ve sorgulanıyorsa hayat bu sistemden kurtuluş önemli.
Üç kutsal unsuru savunan, yazılarında millî ve manevî değerleri ön plana çıkaran, sonunda "izm" olan ayrıştırıcı düşüncelere karşı çıkıp birleştirici düşünceyi savunan bu yazar günümüzü de yazar cesaretli bir şekilde. Bunun sebebi ise birden fazla bağı olan millete, devlete ve vatana faydalı olmaktır. Bu sebepten dolayı yazıları ile yazanın ayrıştırıcı bir gruba dahil olduğu sonucu ortaya çıkmasın. Aynı zamanda bu durum bir ön yargıdır. Ön yargılar sebebiyle yurdumuzda birçok kişinin canının yandığını da bilirken maksadımız sadece sorun çözmektir.
Bir sorun çözme adına eğitim, bilinç, etik - ahlak, adalet, barış, kural, düzen gibi birçok kelimeyi ön plana çıkarmak da bir yöntemdir. Hedef ise toplum ve yönetime olumsuz etki oluşturan her türlü unsurdur. Unutmamak gerekir ki sistem yönetim ve toplumun üstünde olup iki unsuru da etkiliyor. Toplum ve yönetime pranga vuran bu sistemden kurtulmak dileğiyle bir yazıya daha son veriyorum.